Genel amaçlı finansal raporların asli kullanıcıları olan yatırımcılar, borç verenler ve kredi veren diğer taraflar karar verirken hangi verileri dikkate alır? İşletmelerin finansal durumu, finansal performansı ve nakit akışı dikkate alınan başlıca verileri içerir. İşletmenin cari oranı, likidite oranı, net kâr marjı, aktif kârlılığı, özsermaye kârlılığı gibi göstergeler, yatırımcıların karar alırken değerlendirdiği başlıca verilerdir.
Bu verilerin elde edildiği mevcut muhasebe sistemi, şirketlerin finansal performansını ölçmek için güvenilir ve uluslararası boyutta karşılaştırılabilir bir çerçeve sunmakla birlikte, 21. yüzyılın karmaşık dünyasında tek başına yeterli değildir. Mevcut finansal göstergelerin kapsamı bir işletmenin gerçek değerini ortaya koymaya yetmiyor. Bir başka deyişle, mevcut sistemde hesaba dahil edilmeyen yükümlülükler ve görünmeyen maliyetler bulunuyor.
Görünmeyen Maliyetlerin Tespit Edilmesi
İçten-dışa (inside-out) etkiler olarak adlandırılan, işletmelerin operasyonlarından kaynaklanan ve sürdürülebilirlik çerçevesinde tüm değer zinciri boyunca ortaya çıkan ekonomik, çevresel ve sosyal etkiler artık işletmeler tarafından daha yakından takip ediliyor. Karbon emisyonları, su kullanımı, atık yönetimi, iş gücü uygulamaları veya toplumsal katkılar gibi unsurlar bu kapsamda raporlanıyor.
Benzer şekilde dıştan-içe (outside-in) etkiler, yani iklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi, sosyal eşitsizlikler veya regülasyonlardaki değişim gibi işletmenin dış çevresinden kaynaklanan risklerin ve fırsatların şirketlerin finansal durumu üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri tespit edilerek raporlanıyor.
Dıştan-içe etkiler, içten-dışa etkilerin kısa, orta veya uzun vadeli sonuçlarıdır. Örneğin üretim süreçlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonları uzun vadede iklimle ilgili riskler kapsamında tedarik zincirlerinin kırılması, yeni regülasyonlara uyum için yüksek maliyetler, hammaddeye erişimde zorluklar gibi çeşitli şekillerde işletmelerin karşısına yüksek maliyetler olarak çıkmaya başladı.
Bu durum yalnızca çevresel etkilerle bağlantılı değildir. Ekonomik etkiler açısından bakıldığında, işletmelerin tedarikçilerine adil ödeme yapmaması, tedarik zincirinde kalite sorunlarına yol açarak hammadde kalitesinin düşmesine ve nihai ürünün rekabet gücünü kaybetmesine neden olabilir. Benzer şekilde, çalışanlara geçim ücreti yerine asgari ücret ödenmesi kısa vadede maliyet avantajı gibi görünse de uzun vadede iş gücü devir oranını artırarak, üretim verimliliğini düşürmekte ve kurumsal bilgi birikiminin kaybına yol açmaktadır.
Sosyal etkiler perspektifinden bakıldığında ise, ücret eşitsizliklerinin ve adil olmayan çalışma koşullarının toplumsal düzeyde yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini artırması, zamanla sosyal huzursuzluk ve toplumsal olaylara zemin hazırlamaktadır. Bu da işletmeler için doğrudan (iş sürekliliğinin bozulması, operasyonların aksaması) ve dolaylı (marka itibarının zedelenmesi, yatırımcı güveninin azalması) maliyetler doğurmaktadır.
Bu döngüyü kırmanın en etkin yolu ise gerçek değeri hesaplamak. Bir başka deyişle, finansal tabloların işletmelerin değer zinciri boyunca meydana gelen etkilerini içermesi.
Finansal Tabloların İçeriği Değişiyor mu?
Geleneksel finansal raporlama, işletmelerin faaliyetlerini gelir tablosu, bilanço ve nakit akış tablosu üzerinden takip ederek kârlılık, varlık-yükümlülük dengesi ve likidite durumunu ortaya koyar. Ancak günümüzde yalnızca bu kalemlere bakmak, işletmenin gerçek değerini ve risklerini anlamakta yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle finansal tabloların içeriğinin değişip değişmeyeceği sorusu giderek daha fazla gündeme gelmektedir.
Yeni yaklaşımlar, finansal tabloların sadece muhasebe standartlarının öngördüğü dar kapsamlı kalemleri değil, aynı zamanda işletmenin değer zincirindeki ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini de yansıtması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu da görünmeyen maliyetlerin, somut muhasebe kalemlerinin içine dâhil edilmesi anlamına gelmektedir.
Örneğin:
- Satılan Malın Maliyeti (COGS) kalemi, bugün yalnızca hammadde, işçilik ve üretim giderlerini içerir. Oysa üretim süreçlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının maliyetinin de bu kalemde görünür olması gerekir. Böylece işletmenin ürünlerinin gerçek maliyeti, çevreye verdiği zararlarla birlikte yansıtılmış olur.
- Personel Giderleri kalemi, çalışanlara ödenen maaşları kapsar. Ancak bu maaşların yalnızca asgari ücreti yansıtması, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamayan bir düzeyi görünmez kılar. Bu nedenle personel giderlerinde, ödenen maaş ile geçim ücreti arasındaki farkın da raporlanması gerekir. Böylece işletmelerin insan sermayesine katkısı veya yarattığı sosyal maliyet şeffaf şekilde izlenebilir.
- Amortisman ve değer düşüklüğü gibi kalemlere yalnızca fiziki varlıkların yıpranması değil, aynı zamanda doğal sermaye amortismanı da eklenebilir. Örneğin aşırı su kullanımı veya toprak verimliliğinin azalması, uzun vadede şirketin faaliyetlerini sürdürülebilir kılacak kaynakların tükenmesi anlamına gelir ve bu da finansal tablolarda karşılığını bulmalıdır.
Çevresel ve sosyal etkilerin finansal tablolara entegre edilmesi, yatırımcıların en çok dikkate aldığı finansal oranları da doğrudan değiştirecektir. Örneğin satılan malın maliyetine sera gazı emisyonlarının parasal karşılığı dahil edildiğinde brüt kâr marjı daralacak, bu da FAVÖK üzerinde aşağı yönlü baskı yaratacaktır. Çalışanlara asgari ücret yerine geçim ücreti ödenmesi, kısa vadede faaliyet giderlerini artırıp kârlılık oranlarını düşürebilir; ancak uzun vadede düşük iş gücü devri ve artan verimlilik yoluyla sürdürülebilir bir faaliyet kârlılığı sağlayacaktır. Benzer şekilde doğal sermaye amortismanı olarak su kullanımı veya toprak verimliliği kaybının maliyetinin finansal tablolara entegrasyonu, net kâr ve özsermaye kârlılığı oranlarını etkileyebilir. Bu tür yeni kalemler nakit çıkışı gerektirdiğinde cari oran ve likidite oranları üzerinde de kısa vadeli baskılar oluşabilir. Ancak yatırımcı perspektifinden bakıldığında, bu görünmeyen maliyetlerin tablolarla görünür hale gelmesi, şirketin uzun vadeli risk yönetimi kapasitesini ve dayanıklılığını daha gerçekçi biçimde ortaya koyarak güvenilirliği artırır.
Kısacası, finansal tabloların içeriği giderek değişmektedir. Gelecekte gelir tablosu ve bilançolar, yalnızca muhasebeleştirilebilir nakit akışlarını değil, aynı zamanda karbon maliyetlerini, geçim ücreti farklarını, doğal sermaye kullanımını ve sosyal etkileri de içerecek şekilde genişleyecektir. Bu dönüşüm hem yatırımcıların hem de toplumun şirketlerin gerçek performansını daha doğru değerlendirmesine imkân tanıyacaktır.
