Sürdürülebilirlik ve Çevresel, Sosyal, Yönetişim (ÇSY ya da ESG) kavramları, günümüz iş dünyasında sıkça birlikte anılan fakat farklı anlamlar ve bakış açıları barındıran iki önemli kavramdır. Hem sürdürülebilirlik anlayışının hem de ÇSY uygulamalarının temelini oluşturan bu kavramları daha iyi anlamak için “içten-dışa” (inside-out) ve “dıştan-içe” (outside-in) etkiler üzerinden değerlendirmek gerekir.
İçten-Dışa Etkiler: İşletmeden kaynaklanan etkiler
İçten-dışa etkiler, bir şirketin kendi faaliyetlerinden kaynaklanarak çevre, toplum ve ekonomi üzerinde yarattığı etkileri ifade eder. Örneğin bir fabrikanın karbon emisyonu, bir bankanın verdiği kredi politikalarının çevreye olan etkisi veya bir tekstil firmasının tedarik zincirinde işçi haklarına gösterdiği özen içten-dışa etkilere örnek gösterilebilir.
Sürdürülebilirlik kavramı daha çok bu içten-dışa etkilere odaklanır. Çünkü sürdürülebilirlik, şirketlerin sadece kendi kârına değil; toplumun, doğal kaynakların ve geleceğin refahına da katkı sağlamasını zorunlu kılar. Bu açıdan bakıldığında sürdürülebilirlik, iş dünyasında değer yaratmaya daha geniş bir perspektiften bakar. Sürdürülebilirlik şu soruyu sorar: “Şirketin faaliyetleri çevreye, topluma ve ekonomiye nasıl bir fayda ya da zarar sağlıyor?”
Dıştan-İçe Etkiler: Dış çevreden kaynaklanan etkiler
Dıştan-içe etkiler ise, çevresel, sosyal ve yönetişimle ilgili gelişmelerin bir şirketin iş modeli, stratejisi, operasyonları ve finansal performansı üzerinde yarattığı etkileri ifade eder. Örneğin iklim değişikliğinin yarattığı fiziksel riskler (sel, kuraklık, orman yangınları), regülasyonlarda yaşanan değişiklikler (karbon vergisi, CBAM gibi) veya sosyal eğilimler (tüketicilerin sürdürülebilir ürünlere yönelmesi) dıştan-içe etkilere örnek olarak gösterilebilir.
ÇSY raporlaması ve yönetimi, işte bu dıştan-içe etkilere yoğunlaşır. Burada kritik soru şudur: “Çevresel, sosyal ve yönetişim faktörleri şirketin gelecekteki kârlılığını, rekabetçiliğini ve risklerini nasıl etkiliyor?” Bir başka deyişle ÇSY bir risk yönetimi mekanizmasıdır.
Sürdürülebilirlik ve ÇSY’nin Kesişim Noktası
Sürdürülebilirlik ve ÇSY kavramları genellikle aynı kavramlar gibi düşünülmektedir. Ancak içten-dışa ve dıştan-içe etkiler üzerinden ayrıştırıldığında bu iki yaklaşımın tamamlayıcı olduğunu görmek mümkündür. Sürdürülebilirlik daha çok etik, sorumluluk ve toplumsal değer yaratma üzerinden ilerlerken; ÇSY yaklaşımı yatırımcıların ve paydaşların risk-getiri dengesi açısından konuyu ele alır.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; bir enerji şirketi kömürden çıkış stratejisi geliştirdiğinde, bu adım sürdürülebilirlik açısından çevresel bir sorumluluk (içten-dışa olumsuz etkiyi azaltma) anlamına gelirken, aynı zamanda gelecekte karbon fiyatlandırmalarından doğabilecek mali riskleri azaltması nedeniyle ÇSY açısından da önemli bir dıştan-içe yönetim hamlesidir.
Neden Her İki Yaklaşım da Gereklidir?
- Sürdürülebilirlik olmadan ÇSY: Şirketler kısa vadede sadece yatırımcı gözüyle risklere odaklanarak, topluma ve doğaya olan etkilerini göz ardı edebilir. Bu da orta vadede itibar kaybına yol açabilir.
- ÇSY olmadan sürdürülebilirlik: Şirket etik değerleri, çevresel ve sosyal etkileri ön planda tutarak dış etkiler nedeniyle finansal risklerini gözden kaçırabilir. Bu da orta vadede nakit akışını, finansal performansını ve finansal durumunu olumsuz yönde etkileyebilir.
Dolayısıyla şirketlerin hem içten-dışa hem de dıştan-içe etkileri bütüncül bir çerçevede ele alması gerekmektedir. Bu noktada entegre düşünce yaklaşımı devreye girer. Entegre raporlama yoluyla, şirketin yarattığı ve maruz kaldığı tüm etkileri altı sermaye üzerinden (finansal, üretilmiş, beşerî, sosyal, fikri ve doğal) değerlendirilerek nasıl yönetildiğine dair şeffaflık sağlanır.
Sonuç: İki Yönlü Bakış Açısının Önemi
Sonuç olarak, iş dünyasında sürdürülebilirlik ve ÇSY kavramlarını birbirinden kopuk düşünmek yerine içten-dışa ve dıştan-içe etkilerin birbirini tamamlayan boyutları olarak görmek gerekiyor. Şirketler yalnızca çevre ve toplum üzerinde bıraktıkları etkiyi azaltmaya değil, aynı zamanda değişen dünyada kendi risklerini ve fırsatlarını yönetmeye odaklanmalı.
İçten-dışa bakış, şirketi çevresel ve toplumsal değer yaratmaya yönlendirirken; dıştan-içe bakış, şirketin finansal sürdürülebilirliğini korur. Bu iki yaklaşımın birleşimi ise uzun vadeli değer yaratmanın en sağlam yoludur.
